“Bir kitap okudum hayatım değişti”, yok benimki bu değil. “Bir film seyrettim hayatım değişti” yok benimki bu da değil. “Bir belgesel seyrettim Urfa yoluna düştüm”, evet benim hikayem bu.
Göbeklitepe belgeselini seyrettiğimde, içim ürperdi. Şimdiye kadar ilgilendiğim pek çok konuyu, birbiriyle bağlantılı şekilde bu belgeselde seyrettiğim de kesinlikle Göbeklitepe`ye gidiyorum dedim. Bunu dediğimde belki benim de gitmemi kolaylaştırması için, THY promosyon biletlerini satışa çıkardı. Urfa’ya Gidiş dönüş bileti için 80 TL ödedim.
Göbeklitepe Şanlıurfa’ya 10 km uzaklıkta. Yaklaşık 12.000 yıl öncesine dayanan bu arkeolojik bölge, buranın bulunmasını sağlayan ve kazı alanında çalışan Klaus Schmidt Dünya’nın ilk Tapınak olduğunu savunuyordu, savunuyordu diyorum çünkü kendisi geçen yıl öldü. Urfa’lı herkes Klaus Schmidti tanır. Hümanistliğiyle Urfalı halkın da sevgisini kazanmıştır.

Buraya gitmek için, Aslan konukevinde araç ayarladık, Yusuf şöför ile birlikte 3 kişi araca binip yola çıktık. Yol boyunca Urfa biberlerini güneşte kurutan aileleri görünce Yusuf, “bir Urfalının evine gittiğinde ekmek iste verir, yemek iste verir, ne istersen iste verir ama isot iste vermezler” dedi. Çünkü isotun yapımı çok zordur, yapanın acıdan yanan ellerinin acısını azaltmak için buzlu suya koyduklarını söyledi. Hal böyle olunca isot Urfalılar için ne kadar değerli olduğunu siz düşünün.

Atatürk Barajı’nı sağımıza alarak ilerlediğimizde – bu arada Atatürk Barajı’nı uçaktan gördüm sanki Como gölü-yolda bu sefer de pamuk tarlalarından geçiyoruz. Güneş’in kavurduğu sarı tarladan da geçerek Göbeklitepe`ye geldik. Kazı yapılan alana gitmek için alan içerisinde servisler kurulmuş. Servisler ile bu alana gidiyorsunuz. Henüz kazı çalışması tamamlanmamış, çalışmalar hala devam ediyor. Simultene olarak seyrettiğim belgeselde gördüğümüz Tapınak tam olarak ortaya çıkartılmamış. T şeklindeki insan figürleri elleri bellerinde bağlı olarak ayaktalar, namazda rükuya durmak gibi. Taşlar üzerinde o zamanın iletişimi olan resimlere baktığımızda yırtıcı hayvanların figürleri görüyorsunuz. 11.500 yıl önce burada yaşayan hayvanlar hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.
Seyrettiğim belgeselde burada betimlenen yılan resimlerin kundaliniyi sembolize ettiği söyleniyordu. Bu söylendiyse 11.500 yıl önce kundalini enerji sininden haberdarlar mıydı o zamanlar bu enerji bilinirken yıllar geçtikçe bizler bu enerjimizi neden unuttuk. Belgeselde gösterilen diğer resim ise ereksiyon olmuş ve kafası çizilmemiş adam. Bu çizim kundalini yani yaşam enerjisini yukarı doğru, kafasının başına çıkartıp evrensel enerji ile bütün olmak yerine bu enerjiyi aşağıya doğru yani seks enerjisi olarak kullandığı anlatılmak istenmiş. Başsız adam aslında ilkelliği de sembolize etmektedir, yaşam enerjisini yukarı yerine Freud un dediği gibi aşağıya doğru kullanmak gelişmemişliğin işaretidir. Aslında bu düşünce pek yoga öğretisinde kullanılmaktadır.
Arkeologlar Tarafından Bereketli hilal olarak adlandırılan ve günümüzde de bu topraklarda bulunan Türkiye, Lübnan Israel, Ürdün, Mısır ve Basra Körfez’ine uzanan bu toprakların hilali andırması ve bu hilalın en tepe noktası da Göbeklitepe’ ye gelmesi bu Bölgeyi ayrıca önemli kılmaktadır.
Ben belgesel seyrederek Göbeklitepe yoluna düştüm, kim bilir belki sizde bu yazıyı okuyarak Urfa yoluna düşersiniz.






Türkan hnm,
Küba gezisi yazınızı merakla bekliyorum.
BeğenLiked by 1 kişi
ÇOK YAKINDAAA 🙂
BeğenBeğen